Eğitim-Bir-Sen 1992’de uzun soluklu bir yolculuğa başladı. Bu yolculuk boyunca dünyada ve ülkemizde yaşanan hiçbir soruna duyarsız kalmadı. Yolculuğu boyunca omuzladığı yük, sırtladığı sorumluluk arttıkça cesameti ve cesareti de büyüdü. Eğitim-Bir-Sen’i büyüten işte bu taşıdığı yükün çokluğu, sırtlandığı sorumluluğun azametidir.
Eğitim-Bir-Sen, bir mezrada sobanın başında birleştirilmiş sınıf okutan sözleşmeli öğretmenin hakkının da, bir fakültede bir akademisyenin uğradığı mobbinge karşı mücadelede de, üniversite mezunu olmasına rağmen bir kurumda birikimi göz ardı edilerek ehil olduğu alanda çalıştırılmayan hizmetlinin görevde yükselme mücadelesinin de kararlı savunucusu oldu.
Eğitim çalışanlarının örgütlü gücü, emek mücadelesinin adresi Eğitim-Bir-Sen oldu.
Eğitim-Bir-Sen, her yıl tek tek kapısına gittiği, kar kış demeden köy köy, okul okul, fakülte fakülte ziyaret ettiği, kapılarını aşındırıp bir heyecanla “yine biz geldik” dediği bütün eğitim çalışanlarının yegâne örgütlenme adresi oldu. Bu büyük örgütlemeyi gerçekleştirerek zirvede yegâneleşen, yılmadan, sabırla eğitim çalışanlarının hakkının korunmasında ve geliştirilmesinde, emeğin örgütlü mücadelesinin bu muazzam sınırlarına ulaşmasında ter döken, emek veren, tarih yazan işyeri temsilcimizden ilçe yönetimlerimize, kadın komisyonlarımızdan şube yönetimlerimize kadar bütün teşkilatımız her tür takdiri hak ediyor.
Eğitim-Bir-Sen, varlığını her eşikte, her dönemeçte daha güçlü, daha kavi bir şekilde ortaya koydu. 28 yıllık mücadelede tabuları yıka yıka daha özgür bir Türkiye, daha güçlü bir eğitim dünyası, emeğin kutsallığı üzerine inşa edilmiş bir çalışma hayatı alanı için çaba gösterdi. Zaaflarını, çamur ve sataşmalarla örtmeye kalkanlar gibi değil, bilakis başarının yolunun emek vermekten, ter dökmekten geçtiğine inanarak, emeğin ve emekçinin gündemine odaklanarak ve klişeleri terk edip yeni şeyler söyleyerek emek mücadelesine yeni bir tarih yazdı. Eğitim-Bir-Sen, gerçekleri inkâr etmek, kronikleşen sorunları yok saymak, miadı dolmuş ideolojilerin arkasına sığınmak, vesayete diz çöküp biat etmek yerine, eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarına hassasiyet gösteren, sorunların çözümüne odaklanan emek örgütü kimliğini ve ağırlığını taşıyarak onurlu mücadelenin adresi olarak bugünlere geldi.
Hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var: İlk mutabakat metninin imzalandığı 2002’de, o dönem sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük bariyer olan yüzde 5 barajını, sağımızdaki ve solumuzdaki iki yapı, 28 Şubat’ın Anasol-M hükûmet yetkililerinin araçlarının bagajlarında taşıdıkları üye formlarını eğitimcilere doldurtarak 150 bine yakın üyeyle aşmışlardı. Aynı zamanda bu utanç tablosunun özneleri, Eğitim-Bir-Sen’i barajın altında bırakıp boğmak için yoğun kara propaganda yapmışlardı. Bu da yetmezmiş gibi “bize yetkiyi vermezseniz solcular yetkili olur” diyen kimi sendikalar, “Eğitim-Bir-Sen barajı aşamadı”, “kapatıldı” gibi dedikodular bile yaymıştı.
Bu Bizans oyunlarına karşı, öncülerimizin yoğun emeği ve verilen hukuki mücadeleyle suni baraj bertaraf edilmiş, Eğitim-Bir-Sen var olma mücadelesini kazanmış ve emin adımlarla yetkiye doğru yol almaya başlamıştı. Yetkiye doğru yol aldıkça sağımızdakilerin solumuzdakilerle girdiği şıracı-bozacı ilişkisi derinleşti, ürettikleri yalan ve desiselerle önümüzü kesme çabaları arttı. Yarışta hızımız arttıkça onların da karalama hızları arttı fakat güçleri yetmedi. Eğitim-Bir-Sen, 2011 yılında genel yetkili sendika olduğu zaman, bu yapıların sahte yüzleri bir kez daha ortaya çıktı. Yalan ve iftiralarla ölümü gösterip sıtmaya razı ederek üye kaydetme yöntemlerini mi sayalım, ‘yetki almasın’ dedikleri sözde muarız özde ruh ikizleriyle ittifaktan kaçınmadıklarını mı anlatalım, “Sadece bu ayın 15’i itibarıyla aidatınız bize kesilsin, sonra eski adresinize dönebilirsiniz” şeklinde ürettikleri yeni bir örgütleme modelinden(!) mi bahsedelim? Ama illüzyonun etkisi perde kapanıncaya kadardır, perde kapanınca sahne gerçeklere kalmaktadır.
Ve bugün.
Yetkinin onuncu yılında, eğitim çalışanlarının temsil yetkisini bir kez verdiği Eğitim-Bir-Sen zirvedeki yegâneliğini pekiştirdi. Yıllardır yükselen büyüme grafiği, zirvede yerini sağlamlaştırmanın ve yetkide tek tercih olmanın haklı övüncünü yaşattı. Eğitim-Bir-Sen’le kader birliği için irade beyanında bulunan başta 428 bin 598 üyemize ve tüm eğitim çalışanlarına teşekkür ederiz.
Bu meyanda bu yıl hizmet kolumuza ilişkin önemli bir değişiklik oldu. Daha önce eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri koluna bağlı olan Kredi Yurtlar Kurumu bünyesindeki çalışanlar, mevzuat değişikliği nedeniyle büro, bankacılık ve sigortacılık hizmetleri koluna geçti. Bu değişiklik nedeniyle yaklaşık 5 bin üyemiz ayrılmak durumunda kaldı. Diğer yandan, uzun yıllar büyük mücadelemize omuz veren 6 bin civarında üyemiz emekli oldu. Yine 15 Temmuz itibarıyla emeklilik dilekçesini vermiş üyelerimizin her biri bu kutlu yolda verdiğimiz mücadelede bizi yalnız bırakmadı. Hizmet kolu değiştiği için bizden ayrılan Yurt-Kur çalışanlarına ve tüm emeklilerimize müteşekkiriz. Bundan sonraki hayatlarında da her daim yanlarında olacağız.
İnanıyorum ki, bu birlikteliğimiz bugünü dünden nasıl daha iyi kıldıysa yarın da bugünden daha iyi olacaktır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ